Yavuz yaptığı açıklamarında çok çok önemli konulara vurgu yaptı işte açıklama
Son zamanlarda açıklanan ve üzerinde fazlaca konuştuğumuz PISA sonuçlarını bir de şu açıdan değerlendirelim.
Özellikle okul müdürü olmam dolayısıyla çok fazla maruz kaldığımız bir gerçekten söz etmek istiyorum, ki bugün buna benzer bir durum kendi okulumda yine yaşandı.
Son zamanlarda yazılı ve görsel medyada sıkça karşılaşılan öğretmenlere yönelik fiziksel, psikolojik ya da sözel saldırılar dikkat çekici boyutlara ulaşmış bulunmaktadır . Bu vakalar, eğitim öğretim hayatında ciddi bir problemin varlığını teşhis etmemizi gerektirmektedir. Toplum hayatını ilgilendiren her safhada olduğu gibi eğitim-öğretim faaliyetlerinin kurumsal olarak sunulduğu okullarda da şiddet vakalarının görülmesi, insanın bulunduğu her yerde sorunların varlığını ortaya koymaktadır. Dünya Sağlık Örgütü şiddeti “Kişinin kendisine, bir başkasına veya bir gruba karşı, yaralama, ölüm, psikolojik zarar, azgelişmişlik veya yoksunlukla sonuçlanan ya da sonuçlanma ihtimali yüksek olan kasıtlı kuvvet kullanımı veya kuvvet kullanma tehdididir” şeklinde tanımlamıştır . Şiddetin sadece fiziksel etkisinden söz etmek, şiddetin psikolojik yönünü vurgulamamak, şiddete bağlı olarak ortaya çıkan psikolojik travmaları dile getirmemek eksik bir açıklama olur. Şiddetin fiziksel olduğu kadar bireyde uzun süreli bazen de kalıcı olabilecek psikolojik etkileri de vardır. Şiddet, açıktan ve doğrudan olabileceği gibi bazen de değişik tip ve biçimlerde gizli ve sembolik de olabilir. Şiddetin ortaya konma biçimi kendini, sadece güç içeren unsurları kullanarak birine ya da birilerine zarar verme eylemi olarak sınırlamaz. Aynı zamanda şiddetin ruhsal baskı oluşturan ve bireyde bu yönde negatif etkiler oluşturan boyutu da vardır . Bireyin, büyüme çağında geçirmiş olduğu şiddet deneyimleri, şiddeti dolaylı yoldan öğrenmesine ve ilerideki hayatında bu deneyimleri uygulamasına kapı aralamaktadır. Bu deneyimler bilinçaltına işlemekte, birey şiddeti taklit etmekte ve bu şiddet insanoğlunun içinde bulunan dürtülerle birleştiğinde uygulama için kendine zemin bulmaktadır. Keza, aşırı baskıcı, otoriteryan bir aile atmosferinde büyüyen bir bireyin şiddete olan eğilimi, daha demokratik bir aile ortamından gelen bireye nazaran fazlalık göstermektedir . Bu bağlamda şiddetin öğrenilmiş bir davranış biçimi ya da şiddetin içgüdülerin oluşturduğu dürtüler sonucu meydana geldiğini söylenebilir.
Yazıma burada noktayı koyarken öğretmenlerin yeniden itibarını verilmesini temenni ederim.
Ramazan Yavuz
Eğitim Yöneticisi