İnanmak başarıya giden en önemli yoldur.Tabi bu yola kiminle çıktığın, nasıl çıktığının da ayrıca bir önemi vardır.Dünyada hakimiyet kurmuş, gittiği bütün ülke topraklarda yıllarca hüküm süren, savaş meydanına giderken bile düşman askerinin Osmanlı askerinin ayak seslerininden bile korktuğu birçok tarih kayıtlarında söylenir. O günler artık son bulmuş, Osmanlı İmparatorluğu artık kendi iç işleriyle bile mücadele edemeyen bir imparatorluk haline gelmiş, hasta adam tabiri ile artık düşmüş çaresizce bir çıkış yolu beklemekteydi.
Bir ateş yakılmalıydı o ateş öyle bir yakılmalı ki asla sönmemeliydi.Yakılan bu ateş bağımsızlık mücadelesine giden en önemli yol olmalı.
Bu ateşi öyle herkes yakamazdı.Genç gözleri ışıl ışıl parlayan, zeki, ileri görüşlü biri olmalıydı bu kişi. Önemli görevi üstlenecek tüm şartları karşılayan henüz o zaman 38 yaşında genç istikbali parlak olan gözler Mustafa Kemal e çevrilmişti.Bu kutsal görev ona emanet edilmeliydi.
16 Mayıs 1919 Cumartesi günü, İstanbul'dan kalkan, Kaptan İsmail Hakkı (Durusu) idaresindeki Bandırma Vapuru, Dokuzuncu Ordu Kıt'aları Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile mahiyetini Samsun'a götürüyordu. Atatürk, Samsun ve çevresinde asayişi düzenlemekle görevli idi.
Verilen bu görev o kadar önemli, o kadar kutsaldı ki en ufak hata en ufak başarısızlığı bile kabul etmeyecekti.İşte onun için ki görev Mustafa Kemal e verildi.
Bağımsızlık mücadelesinin kıvılcımı olan bu çıkış Dünya tarihinde hep ilk sırada olacak, bir bağımsızlık mücadesinin başlangıcı bir ulusun kurtuluşu olarak kaldı.
Mustafa Kemal Atatürk bir ulusun bağımsızlık mücadelesini yazmış, Tarihin unutmadığı, unutmayacağı ve unutturmaya çalışanlara ise başarısı azmi ve mücadelesi ile her zaman önüne çıkan bir lider önder olarak kalacaktır.