Enis TURGUT

Tarih: 14.02.2024 11:08

DERD-İ DERMAN

Facebook Twitter Linked-in

                     DERD-İ DERMAN

İçimizde yaşadığımız sıkıntıların bileşik halidir dert.

Canla başla mücadele ettiğimiz dünya hayatının en olmazsa olmazı, kaçınılması zor ruh halidir, dert.

İçte yaşattığın süre zarfında –zamanla doğru orantılı olarak- artarak süregiden psikolojinin parazitidir, dert.

***

Daha bunları kaleme alırken derdimle efkarlandığımı söylesem az bile söylemiş olurum. 

Çünkü bizim yaşam kodlarımızda strese ve üzüntüye yer yoktur. Maalesef hayatın keşmekeşliği içerisinde dertsiz bir hayatı yaşamamız da –tabiri caizse- namümkün.

Kimimiz hastasıyla kimimiz evladıyla, kimimiz maddiyatıyla kimimiz maneviyatıyla, kimimiz inancıyla kimimiz yaşantısıyla sürekli bir girdabın içerisindeyiz ve bu durum çoğu zaman bumerang gibi dönüşümlü olarak bizi bulabilmekte.

Çoğu zaman vücudumuz çaresizliklerle boğuştuğu dönemlerde, insana mutluluk, canlılık ve gençlik hissi veren serotonin hormonu bile yetersiz kalıp dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duyabilmektedir. 

*** 

Bunu dile getirirken; derdimizin bizi tecrübelere sevk ettiğine de kani olmuşuzdur elbet.

Öyle ki; daha önce hiç başımıza gelmemiş bir durum karşısında yaşadığımız süreçler bunun en bariz örnekleridir.

Mesela, bazı hastalıklarla yüzleşmeye başladığımız o acı sahneler…

Daha önce ailenizden birisinde görülmemiş vaka karşısında vermiş olduğunuz mücadele ve yapmış olduğunuz araştırmalar, sizleri o alanda önemli derecede bilgi sahibi etmiyor mu?

Beklenmedik anlarda muhatap olduğumuz sorular veya sorunlar beynimizde reaksiyonlara girip bizi yeni ve yenilikçi düşüncelere sevk etmiyor mu?

Sorgulamayı seçtiğimiz dönemlerde ‘acaba’lar hayatımızın ‘x’ köşesinden geniş bir virajla beynimize süper bir giriş yaparak atraksiyon oluşturmuyor mu?

Kısacası dertlerimiz bizi derman olacak yola götürmüyor mu?..

***

Dertlerimizi dostlarımızla paylaştıkça azaltır, derman ararız çıkmaz sokaklarda.

Ailevi sorunlar, çocukların halet-i ruhiyeleri, hastalıklarımız, işimizle ilgili olmasını istemediklerimiz, sahip olmayı isteyip de elde edemediklerimiz… Daha nicesi dert olarak yetiyor bazen.

Ne zaman ki sahip olduklarımızın, bir başkalarının hayali olduğunu görüyor, orada gayri ihtiyari bir ‘şükür’ kendimize getiriveriyor bizi.

Özünde, dertlerimiz bizi olgunlaştırıyor, hayata bakış açımızı genişletiyor ve tabiri caizse bizi silkeliyor.

Bunu ifade ederken de, olgunlaşmayı ve başımıza gelmesini istemeyeceğimiz de çok musibetler vardır elbet. ‘Bizden uzak olsun’ dediklerimiz… Uzak olsunlar gerçekten de.

Yüce yaradan kimsenin omuzlarına kaldıramayacağı yükü yüklemesin.

***

Kıymetini bildiklerimizin sayısının daima bol olduğu bir yaşam sürmenin gayreti içerisinde olalım.

Bundan mütevellit;

“Sözün kıymetini ‘lal’ olandan,

Ekmeğin kıymetini ‘aç’ olandan,

Aşkın kıymetini ‘hiç’ olandan öğren…” 

Öğrenelim ki hayatımıza değer katan güzelliklerin anlam derinliğini yaşayıp tadına varalım.

Ve yine Şems-i Tebrizi’nin şu güzel sözüyle derdimizin dermanını arayalım:

“Rahmetin kapısı her an açık. Senin niyetin açık mı sen ona bak…”

***

Dertlerimizin dermana ulaşıp derinlik kazanacağı, dermanımızın bizi ‘bir’ olana ulaştıracağı güzel günlere yelken açmak dileğiyle, esen kalın, sağlıcakla kalın değerli dostlar… 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —