Enis TURGUT

Tarih: 16.12.2024 11:08

SORGULAMAK

Facebook Twitter Linked-in

SORGULAMAK

Emin olun(a)mayan konularda nedensellikleri bulmaya yönelik bir eylem hareketi olarak kabul edilse de suçlu olan bireylerin üzerine gidildiği etki mekanizmasıdır, sorgulama.

***

Sosyal yaşamda hayatta kalma mücadelesi veren biz insanların, hayatın her anında karşı karşıya kalacağı enteresan durumlar olabiliyor. Bu anlarda verilebilecek farklı refleksler ise hayatımızın geri kalan kısmına doğrudan etki ederek doğal bir sinerjiyi de beraberinde tetiklemektedir. 

Sinerji; her ne kadar aynı zamanda ve aynı sonuca ulaşmak için ortaya çıkarılan uyumlu ve ortak güç olarak açıklansa da verilen mesajların birçok kişi de benzeri tepkilere sebep olabileceği ihtimaliyle, bu ifadeyi kullanmış olmak abes olmayacaktır.

***

Son zamanlarda herkesin çokça kullandığı, etkili iletişim ağıyla gizli ya da kaçak bir sorunu arka planda bırakmayarak her kesimin bilgi sahibi edindiği sosyal medya haberciliği de bu sinerjiyi etkileyen önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki; bireysel sorunların toplumsal bir reaksiyona dönüştüğü ve adaletin karar vericiler eliyle değil de sosyal medya gücüyle tesis edildiği enteresan günlerden geçiyoruz. İşte burada sorguluyoruz: ‘Adalet artık eşit kollu terazide tartılmıyor mu?’ diye.

Hak aramak için adliye koridorlarında cirit atan vatandaşlar; kiminin çokça para akıtarak tuttuğu avukatlar eşliğinde kiminin de mesai mefhumunda bulunarak yüzde yüz lehine sonuçlanacak bir davayı bireysel olarak takip ettiği, lakin sonuçların yalancı bir şahidin ya da ‘iyi hal indirimi’ yaklaşımına maruz kaldığı bir süreçten bahsediyoruz.

***

Manevi değerlerimizin hiç edilmesi ile karşı karşıya kaldığı günlerden geçiyoruz: Dini suiistimal gibi…

Her hafta -mutlaka- birçok kişiden duymaktan gına gelen; Cuma namazı çıkışında toplanan ‘camiye yardım’ bağışı eleştirisi gibi.

Taciz olaylarının haberleştirilip basına yansıtıldığı; falanca din/vakıf görevlisinin çocuk yaştaki birisiyle yaşadığı ve sonuç olarak bir kişinin katil diğerinin öldüğü ya da güçlü olanın aklandığı can sıkıcı haberler.

Eğitim camiasında öğrencisi ile münasebetsiz ilişki yaşayan öğretmen mi dersiniz, okul yönetimiyle ters düşüp ağabeyi aracılığıyla müdüre şiddet uygulatan öğretmen mi dersiniz… Her ne ararsanız var diyebilirim. 

Keza, öğretmenine saldırıda bulunan öğrencilerin var olduğu gibi…

Büyük kesiminin İslam dininden olduğuna inanılan, Müslüman görünümlü; haksız kazanç sağlayan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını gasp eden, sorunlu alan ya da alanlara ruhsat vermede cüretkâr olan ve daha bilmem nelerini yaparken arkasına bakmayan, mahşer korkusu olmayan sözde inançlı görünen insan kılıklı; patronu, memuru, bürokratı ne yapmalı?

Üniversiteler, işsizlik oranın minimize edilmesi amacıyla mı çoğaltıldı yoksa kalifiyeli bireylerin yetiştirilmesi için mi? Kalifiye ise; neden dünya sıralamasında adımız genel olarak diplerde, işsizliği önlemek içinse neden oran hep yüksekte? Değerler asla aşağıya çekilmemeli, kaliteden ödün verilmemelidir. Ama üzgünüm… 

***

Sorgulamalıyız, kesinlikle sorgulamalıyız hem de her şeyi!

Sorgularken de hem şeffaf olmalı hem de adil olmalıyız. Ancak bu şartlarda doğru olana ulaşabilir ve çözüm önerileriyle baş başa kalabiliriz.

İkaz etmekte cesur olmalıyız: Tıpkı şahsi hakkına taarruz edildiğinde susmak istemeyeceğin gibi.

***

Neden diye sormalıyız: Mahallede aç veya hasta bir komşumuz varken, yeni bir mabede neden ihtiyaç duyuyoruz? Semtinde, çığlığını duyduğun, acı çeken bir sese biz kulak vermezsek, bizi abad edecek olan bir tuğla taşı mıdır ki inandığımız mahşerde bize şahitlik etsin!

Dine/vakfa zarar gelmesin diye, haksızlığın üstünü örterek mi İslam’a daha iyi hizmet edilmiş olacak?

Sosyal mecrada yaşanan görüntü kirliliğine; ‘bunda ne var canım’ diyerek, manevi değerlerimizin altına döşenen dinamitlerin illa patlaması mı lazım?

Çetelere peşkeş çekilen deniz manzaralı villalar mı kadıyı cennete götürecek!

Eğitim camiası; neşteri deriye mi vurmalı yoksa sisteme mi? Öğretmenin vurduğu yerde gül biten günlerden öğretmenin linç edildiği günlere mi gelecektik!

***

Ve değerli okur; lütfen, her birimizi, iliklerimize kadar ilgilendiren toplumsal sorunları irdelerken, kesinlikle ‘bananeci’ olmayalım! Her bir birey incinmekten asla korkmamalı, aksine, gerekiyorsa yara alınmalıdır.

Yarın geç olabilir, bugünse kurtarılmayı bekleyendir.

Unutmayalım ki çözüm önerisi olan her bir eleştiri, beraberinde de doğru sonuçlara varmayı hedefler. Yeter ki siz hedefinizden şaşmayın…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —