Bugün, 3 Ocak 2025 Cuma

Enis TURGUT


YOZLAŞMA

.


YOZLAŞMA

Özündeki iyi nitelikleri bir takım dış etkenlerle zamanla yitirmek, özünden uzaklaşmak, bozulmak ve dejenere olmak gibi birçok anlam ifade eden yozlaşma kelimesi, şimdilerde, tek başına günümüz Türkiye’sini özetlemeye yeten bir anlam ifade etmekte.

***

Toplumsal ruh sağlığımızın iyi olduğunu söylemenin mümkün olmadığı bir yüzyılın içerisindeyiz. Hani bazen; ‘Etimle kemiğimle bu çağdan nefret ettim.’ deriz ya, işte tam da o dönemin cereyan ettiği günlerdeyiz…

***

Her yeni güne; yeni bir cinayet, farklı bir taciz-tecavüz olayı ya da trafikte yaşanan kavgaların olumsuz ruh haliyle başlar olduk.

Ensar- muhacir (!) muhabbetiyle ülkeye yerleşen sığınmacı sorunu halen devam ederken, ekonomik sıkıntıların çözüme kavuşturulması için mücadele amansız bir şekilde sürerken, karşımıza çıkan bu denli olumsuz haberlerin ruh dünyamızda açtığı derin yaralar iyileşemeden başka bir gündemle yaraya neşter vururcasına kanama maalesef durdurulamıyor.

***

Suç kaydı dosyalarının havada uçuştuğu, sayıların sadece nicelik değer kazandığı, lakin suç işleme özgürlüğü olan 2 ayaklı insanımsı yapıların ‘iyi halleri(!)’ baz alınarak sokağa salıverildiği bir hukuk dünyasında, iç açıcı olmayan acı sonuçların da beraberinde gelmesi kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

***

Gelin biraz sayısal verilere bakalım…

Türkiye’de hali hazırda 9’u çocuk ve gençlik kapalı infaz kurumu olmak üzere toplam 404 ceza infaz kurumu var. Bu kurumlarda yer alan kapasite ise 295.268 kişilik. Peki ne kadar tutuklu var dersiniz: 3 Haziran 2024 tarihi itibariyle 337.760 kişi. (Kaynak: Adalet Bakanlığı resmi internet sitesi)

Evet yanlış okumadınız sayıyı: 337.760 kişi. Yani yatak sayısından fazla yatan var. İşte bu nedenden ötürü, yatacak yeri olmayanlar dışarda geziyorlar. Özellikle pandemi döneminde sokağa salınan niceleri var ki, kimi uyuşturucu bağımlısı, kimi aile bireylerine şiddet uygulayan kimisi de basit yaralamadan dolayı tutuksuz yargılama yoluyla serbest bırakılmış zorbalar. Bu sayı her geçen gün giderek artarken Avrupa’nın en büyük Adalet Sarayı’nı da tamamlamak üzereyiz tabi ki!

***

Değerlerimizin bir bir yok edildiği, örf ve ananelerimizin hikaye konusu yapıldığı, eğitim sisteminin hallaç pamuğuna çevrildiği, paranın kuralları belirlediği bir düzende, tabi ki de toplumsal düzeni sağlamak, kontrol altında tutmak zor olacaktır. Bu görev ise üzgünüm ki emniyet güçlerimize düşüyor. Üzgünüm diyorum çünkü onlar da bizim kardeşimiz, canımız, ciğerimiz. Ellerinde yetkileri yok ve sadece görevleri gereği suçluyu her ne olursa olsun yakalayıp kanun önüne çıkartmak zorundalar. 

Sahadaki bu cansiperane mücadeleleri sırasında şehit düşen canlarımızın toprağı kurumadan başka bir şehit haberini almaktan harap ve bitap düşer olduk. Hatırlarsınız, daha çok taze, Şehit Polis Şeyda YILMAZ’ın yaşadıklarını. Vatana millete bir faydası olmayan bir eşeyli üreme örneği, onu bu hayattan kopardı. Geride acılı bir eş, anne, baba ve sevenleri kaldı sadece…

***

Farkında mısınız, sokaklarımız artık güvenli değil! Bunu, sizlere korku salmak için söylemiyorum; aksine teşhisi konmuş bir hastalığın tedavi yöntemi arayışına bir an evvel girilmesi için dile getiriyorum. Her birimizin yakını olduğu, evladım dediği canları(mız) mutlaka vardır. Öncelikle bunlara sahip çıkmalıyız. Çocuklarımızın serbestlik derecesini, ‘medeniyet’ adı altında, kendilerine bırakarak, özgürlük alanlarının dışına çıkmalarına engel olalım. Özellikle telefonlarında yüklü olan absürt uygulamaları radarımıza alıp uzaktan denetleme yoluna gidelim. Mümkün mertebe cinselliğe teşvik eden, bahis oyunlarını içinde barındıran ve çoklu iletişim ağıyla birliktelik sağlayan uygulamaların kontrolünü onların inisiyatifine bırakmayalım. Lütfen, evimizdeki sosyal yaşam şartlarının da çocuklarımızın dış ortam algılayıcılarında etkili bir faktör olduğunu unutmayalım. Ve lütfen çocuklarımız evde bulamayacağı huzuru başka ellerde aramak zorunda kalmasınlar. 

***

Eğitim kurumlarımızın da kendilerini çek etmeleri kanaatindeyim…

Bundan 15-20 yıl öncesine kadar kılık kıyafet yönetmeliği gereğince, baştan aşağı kılık, kıyafet, saç kesimi/uzunluğu gibi konularda hassasiyet gösterilirken; günümüz eğitim dünyasında, türlü türlü saç kesim modelleri, giyimdeki bohem tavır takınmalar ve öğrenci-öğretmen ilişkisindeki saygı perdesindeki yırtıklıklar ağırlıklı olarak göze çarpan hususlardan sadece birkaçı. 

Rol model olarak baz alınan değerlerimiz –özellikle sigara gibi- zararlı alışkanlıklarını duvarların ötesine taşıyamadılar. Bu kısımları okuyup bana kızanlar olacaktır. İşte ‘sadece biz mi içiyoruz, evlerinde annesi, babası ya da aile bireylerinden olanlar da içiyordur’ diyenler olacaktır. Eyvallah ama onların, pozitif manada, rol model alınacaklar listesinde sizden sonra geleceğini unutmayınız. Okullarda serseri gibi takınan her bir bireyin sorumluluğu sizlerin üzerindedir ve bu önemli bir yüktür. Okul, aile ve öğrenci denklemindeki bu 3 önemli sac ayağının sağlam olmasının da toplumsal yozlaşmanın paratoneri olacağından şüpheniz olmasın… (Teşbihte hata olmasın lütfen)

***

Yine evlerimizin başköşesinde taht kuran(!) televizyonumuzun ilk sıralarında yer alan kanallardaki gündüz kuşağı programları… Kolluk kuvvetlerinin müdahale etmek zorunda kaldıkları, genellikle çok bilinmeyenli aile ilişkilerini konu edinen çirkef ve bir o kadar da yakışıksız programlar. 

Maalesef aynı tv kanallarının akşam seansında yayınlanan; büyüleyici(!), vurmalı- kırmalı, genelinde de adam öldürmenin basite indirgendiği, yolsuzluk ve arsızlığın bir sanat eseri gibi sergilenerek izleyenlerin hipnotize edildiği dizi kuşaklarımız var bizim. Silahlanmanın legal olarak gösterildiği, kötü alışkanlıkların sıradanlaştırıldığı diziler… 

Dikkat ederseniz, dizilerde,  senaristin ellerine tutuşturduğu rollerini profesyonelce sergileyen oyuncular bile gerçek alemde yaşanan bu olaylardan rahatsızlık duyuyorlar. Lakin senaryo gereği sergiledikleri performanslarının sahaya yansıdığını görünce neden şaşırır ve üzüntülerini dile getirirler anlamakta zorlanıyorum açıkçası.

***

Ve son zamanların çokça dile getirilen vakası: Kasap ürünlerinde yapılan hileler… Toplumsal yozlaşmanın en bariz örneklerinden birisidir.

Hani Müslümanız ya! Hani domuz eti de bize haram. 

Her gün selam vererek işyerine vardığımız, etinin lezzetinden keyf aldığımız kasabı, kebapçısı, çorbacısı… Bunlar bizim din kardeşimiz de olamaz ırk kardeşimiz de! Bunlar ancak ve ancak sağlığımıza kast eden kendisini 5 kuruşa satan zavallılar olabilir ancak. Ee ne diyelim, devlet affetmesin de Allah bildiği gibi yapsın sizleri.  

***

Kendi elimizle kendi helvamızı yapıyoruz haberimiz yok! 

Ne diyelim.

Sonumuz hayrola… 

Abdulkadir satıcı
10.10.2024 17:30:51
Vatanını milletini dinini seven kim varsa hepimiz kendine düşeni yapmalı

  • BIST 100

    9961,34%1,33
  • DOLAR

    35,29% -0,07
  • EURO

    36,30% 0,01
  • GRAM ALTIN

    3017,78% -0,10
  • Ç. ALTIN

    4856,23% 0,00
  • Cuma 13.9 ° / 5.3 ° Güneşli
  • Cumartesi 13.9 ° / 5.3 ° Güneşli
  • Pazar 13.2 ° / 7.3 ° false

Adana

03.01.2025

  • İMSAK 06:19
  • GÜNEŞ 07:45
  • ÖĞLE 12:48
  • İKİNDİ 15:20
  • AKŞAM 17:41
  • YATSI 19:02